Çok beklettik biliyoruz ama sanki değecek gibi.
http://www.sineksekiz.com/ adresine gelin.  Sineksekiz.wordpress’den sineksekiz.com’a geçtik. Kiradan çıktık gibi birşey yani, artık kendi yerimizdeyiz, bekleriz.
Daha bitmedi, bir de kitap var:
Permakültüre Giriş resmen çıktı, kitapçılardaki yerini aldı. Duyan duymayana söylesin, merak edenler beri gelsin : )

son: Bu blogumuzu elbette kapatmıyoruz. Tüm içeriğiyle yerli yerinde duracak, sayfası bitmiş eski bir defter gibi. Ama artık yeni sitenin içeriğine katkıda bulunacağız, günlüğümüzü de orada tutacağız. Aklınızda bulunsun.

Küçük bir ara

Ocak 5, 2011

Web sitemiz ve blogumuzu yenilemek üzere kısa bir süre yazmaya ara veriyoruz. 1 hafta kadar bize izin verin ama sakın küsmeyin..
Yakında görüşmek üzere.

Ocak 1, 2011

Yeni yıla 5 gün kala size bir sürprizimiz var. Aşağıdaki sorumuza yorum yazanlar arasından yapacağımız çekilişte 3 kişiye EKOLOJİ Cep Rehberi‘ni hediye edeceğiz. Sorumuz ise çok basit;
YENİ YILDA NASIL BİR SİTE VE BLOG GÖRMEK İSTERSİNİZ?
Web sitemizi ve blogumuzu yenileme hazırlığı içindeyiz, bu yüzden görüşlerinizi, önerilerinizi merakla bekliyoruz ve hediyeleri göndermek için sabırsızlanıyoruz!

Çekilişimizi yaptık, 3 talihliyi bulduk.
Çago, Murat Erdör ve Yazarneyazmazneyazamaz adlı yorumcular: adres bilgileriniziinfos@sineksekiz.com‘a gonderin ki hemen kitapları yola çıkaralım.

Yorum yazan, fikir bildiren, destek olan herkese bin teşekkür : )
Yeni yılınız kutlu olsun!

2011 Ağaç Yılı

Aralık 27, 2010

Ernest Callenbach Ekoloji Cep Rehberi‘ndeki biyoçeşitlilik başlığının altında şöyle diyor: “Çeşitlilik farklılık demektir ve dünyanın güzelliği yaşamın bu göz alıcı bolluğundan gelir. Tek bir orman arazisinde düzinelerce ağacın ve çok daha fazla çeşit çalının şekillerinden ve boyutlarından oluşan sonsuz bir karışım görebilirsiniz. Bitki örtüsü, hepsi de zarif bir biçimde bir arada yaşayan ve etkileşimde olan memelilerden, kuşlardan, çiftyaşamlı hayvanlardan, sürüngenlerden ve böceklerden oluşan, neredeyse algılanamaz çeşitlilikteki zengin bir topluluğu barındırır. Ve bir ekokistem ne kadar fazla türü içinde barındırıyorsa biyoçeşitlilik açısından da o kadar zengin demektir.”
2010 yılı Dünya Biyoçeşitlilik yılı ilan edilmişti.  2011 ise Ağaç Yılı. Bu sene bir ağacı gözlemleyerek üzerindeki yaşamın çeşitliliği ve güzelliğiyle keyiflenme ve hayattaki küçük şeylerin daha çok farkına varma zamanı. Bunu denerseniz hayatınızın değişeceği ve mutluluğunuzun katlanarak artacağını biz garanti ederiz.
The three year adlı site 2011 için şöyle bir aktivite de öneriyor:
-Yolunuzun üzeri, evinizin önü, yakınınızda olan bir ağacı  seçin.
– 1 sene boyunca ağacınızı gözlemleyin.
– Gözlemlerinizi fotoğraf, yazı ya da çizim olarak kaydedin ve paylaşın.
Ne dersiniz? Biz bu işe varız, ağacımızı şimdiden seçtik bile. Yeni yıl her hafta bir kez kendisiyle ilgili yazacağız.

Aşağıdaki fooğraflar ise Cimbimle bu sabahki yürüşten..
Dün geceki yağmurdan sonra taşlar ve toprak pasparlak, yapraklar yemyeşil, hava da tertemizdi adada..

Max Lindegger’in eğitmenliğinde, geçtiğimiz haziran ayında düzenlenen permakültür çalıştayının videolarını internetten izleyebilirsiniz. Ali Gökmen ve Onur Metin’in yaptığı kayıtlarda kompost yapımı, bitkiler, eş yükselti eğrileri gibi temel permakültür bilgileriyle ilgili anlatımlar var.
Tıklayın: http://vimeo.com/user1923540/videos

Bill Mollison ve Geoff Lawton’ın eğitmenliklerinde geçtiğimiz ay İstanbul’a gerçekleşen PDC (Permaculture Design Certificate) kursuyla da ilgili  Oya Ayman‘ın kaleme aldığı Bütün Sorunlar Bahçede Çözülür adlı harika yazıyı da buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Adanın yollarında sarı sarı boncuklarla doluydu dün, çarşıya inerken gördük. Yaklaşıp baktık, meğer tesbih ağacının budanmış dallarındaki meyvelermiş. Avucumuza sığanlardan bir buket yaptık, eve götürdük. Tohumların kötü kokuyormuş meğer, püüf!! çıkardık dışarıdaki masaya koyduk.
Bu arada latince adı melia azaderach olan tesbih ağacı permakültürde de sıkça geçen bir bitki. Ayrıca peyzaj mimarlarinin da kullandığı bir ağaç. Dikkatli bakarsaniz yol kenarlarında rastlayabilirsiniz.

Bizim bahçemiz Nilüfer Turizm’le betonlaşmaya açılmıştı, yerimizden olmuştuk. Bu sefer Orya Enerji ve Ümran Boru başrolde, yer Karadeniz, Loç Vadisi. Ağaçları, dereleri, doğayı kendilerinin sanan şirketler o kadar çok ki. Ellerinden gelse insanları da makineleriyle kazıp atarlar, ama bunu yapamadıkları için satın almayı yeğliyorlar. Bazı insanlar, bazıları ama, çok azı yaşadıkları yere tavşanın deliğine, kuşun dalına olduğu gibi bağlı oldukları için bir takım plazalarda değil vadilerinde yaşıyorlar. Toprakla değil parayla yaşayan bir takım şirket sahibi insanlar ise kendilerinde bu insanları ve onların bağlı olduğu dereleri, vadileri yok etme hakkı görüyor.

13 gün olmuş, dün yanlarındaydık. Kabataş’tan Karaköy istikametine giderken, Karaköy’e varmadan sağda, uzun, sessiz, kıpırtısız beton yığını Orya Han’ın önünde  sarı yemenileri, pankartları, konuşan, direnen kadınlar var. Duymuyorsunuz belki görmüyorsunuz ama 13 gündür evlerini yok edecek olan şirketinin binasının önünde, sırtlarını binalara, yüzlerini insanlara dönmüş otutuyorlar.
Siz de destek olun, yanlarına gidin, bilgilenin, okuyun: http://locvadisidireniyor.wordpress.com/

Söyleşi

Aralık 21, 2010

Anchor Dergisi’nden Özge Togay’la Moda’da buluşup yaptıklarımız, sebeplerimiz ve tercihlerimiz hakkında konuşmuştuk…

Sineksekiz Yayınevi ve Ekoloji kitabından söz edebilir misiniz?

Sürdürülebilir yaşam ve ekoloji konularıyla ilgili literatürü yabancı kaynaklardan takip ediyorduk. Bu bize ilgili kavramların birbirleriyle bağlantısını kuran yayınların etraflıca ele alınmadığını, çok azının çevrilip yayınlandığını gösterdi. Bir yandan da Türkiye’de bu konu ile ilgilenen pek çok insan olduğunu biliyorduk. Bu düşüncelerle sürdürülebilir yaşam başlığı altında, literatürün temel kitaplarını çevirip yayınlamaya karar verdik ve Sineksekiz Yayınevini kurduk. Ve yemek kültüründen, mimariye birçok konuda insanlara ilham ve yön veren kitaplarla yayın listemizi oluşturduk. İlk kitabımız  “Ekoloji: Cep Rehberi”, ekoloji temelli düşünce biçimini açıklayan kavram ve bağlantıları anlatıyor. İkinci kitabımız ‘Permakültür’e Giriş’ ise sene sonuna kadar hazır olacak, diğer kitaplarımızın tamamını da 2011 haziran ayına kadar hazırlamayı hedefliyoruz.


Neden kırsalda yaşamayı tercih ettiğinizi öğrenebilir miyiz?

Çünkü şehirde yaşarken bir noktada farkettik ki şehrin işinizi kolaylaştırıcı gibi görünen olanakları aslında tüm ihtiyaçlarınızı karşılamıyor, hatta bu olanaklar sizi kısıtlıyor, yeterli gelmiyor, boğuyor. Saksıya dikilmiş bir çınar ağaçacı düşünün, işte öyle bir his.. Ağaç gibi, kuş gibi biz de yaşayan varlıklarız ve bu yüzden temiz su, hava, toprak, bizim dışımızdaki canlılarla ilişki kurmak gibi temel ihtiyaçlarımız var. İçimizde bunları farkettiğimiz için yaşamı oluşturan kaynaklara yakın olabileceğimiz yerlere yöneldik.


Şehrin dışında yaşamak sizi nasıl etkiledi?

Şehir size her an her şeyi verme iddiasında ama neye ihtiyacınız olduğunu gördüğünüzde ona mahkum olmuyorsunuz. Şehrin dışına bir süre çıkmak ve ‘iyi’ dediğimiz şeylerin nasıl oluştuğunu görmek algıyı değiştiriyor. Mesela Bodrum’da yaşadığımız iki sene boyunca hiç paketlenmiş, hazır yoğurt yemedik. Evimizin yakınında ineğini otlatan ve bu inekten aldığı süt ile yoğurt yapan bir amca var ve bize yoğurt getiriyor. Bu sayede benim bu yoğurdun nasıl yapıldığına dair net bir bilgim var. Aslında gıdanın arkasında bir zincir var ama bu zinciri şehirde hiç görmüyorsunuz. Ya da örneğin çöpünüzü uzak bir yere attığınızda yağmurun onu nasıl geri getirebileceğini, koyduğunuz bir fare zehirinin sizin planladığınızın dışında kedi, kuş, yağmurla birlikte ne gibi zararlara yol açabileceğini, yaşamda herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu görebildiğinizde hayatı algılama biçiminiz daha gerçek oluyor. Ama herkesin bunu görmesi için şehir dışında yaşaması da gerekmiyor, yoğun dünya nüfusu yüzünden insanların çoğu şehirde olmak durumunda. Ürün tercihlerini şehirler belirliyor. Müşteri olarak siz, kendinize iyi gelmeyen bir şeyi almamaya karar verirseniz, o ürün yokolur. Bu ekosistemde bile olmayan bir güç. Aldıkları ürünleri sorgulayarak, daha iyisini talep ederek sistemi dönüştürdüklerinde insanlar şehirde de sağlıklı yaşayabilirler.

Biraz da yaptığınız defterlerden söz edebilir misiniz?

Ben herkesin doğasının yatkın olduğu bir “hammadde”si olduğunu düşünüyorum. Benim hammaddem de kağıt; hayatım boyunca sürekli kağıtla ilgili işler yaptım ama bir noktada farkettim ki esas ilgilendiğim konu mimarlık ya da grafiğin dallanıp budaklandığı alanlar değil kağıda bir şey çizmek, katlamak, kesmekmiş. Tabii bu hemen olmadı, sonuçta yedi yıl eğitimini aldığınız mesleğinizi bir anda bırakamıyorsunuz. İki sene çok yoğun bir şekilde mimarlık yaptıktan sonra farkettim ki gün içinde işin özüyle ilgilendiğiniz süre çok az, daha çok günü idare etmek, ilişkileri yürütmeyle zamanınızı geçiriyorsunuz. Büyük bir hiyararşi ve ezici bir sistemi devam ettirmeye hevesli insanlar var. Bunları hissettiğimde bunun içinde olmamaya karar verdim ve oyundan çıkma hakkımı kullandım.
Kimsenin beni yönlendirmediği, işe koşmadığı, kendi başıma olduğum bir dönem elimin hep kağıda gittiğini farkettim, üzerine çizdim, katladım, form verdim. Aslında defter hep hayatımda vardı, öğrenciliğimde de yapardım ama bu önemsediğim, gururlandığım bir şey değildi. Ne zaman ki hayatta küçük şeylerin kıymetinin farkına vardım ve o zaman inandıklarımı yapmaya vakit ayırmaya başladım. Böyle böyle defterler ve diğer kağıt işleri ortaya çıkmaya başladı.


Çalışma sürecini anlatır mısınız?

Defterleri yaparken siparişi veren kişi sürece dahil olursa çok ilginç işler ortaya çıkıyor. Kimi sizden daha önce yapmadığınız bir şeyi talep ediyor, kimi ilginç bir şey istiyor, bu sayede daha önce düşünmediğiniz bir yolda ilerleyebiliyorsunuz. Ayrıca bildiğim teknikleri arkadaşlarıma öğreterek, üniversitelerde workshop’lar vererek kişileri sürece dahil ettiğimde de çok gelişiyorum.
Defterleri yapmak için tüm malzemelerin birarada olacağı atölye veya geniş bir alan gerekiyor. Kağıt çeşitlerinin hepsi perakende satılmadığı için toptancılardan stoklayabildiğimiz miktarda alışveriş yapıyoruz, bu da çeşitte ve fiyatta avantaj sağlıyor. İşin en zaman alan kısmını kağıdın son kullanılacak forma getirilmesi; yani kesilip katlanması, delinmesi ve formalara ayrılması oluşturuyor. Kesimlerde giyotini kullanıyorum, cilt için ise farklı el dikişi tekniklerini tercih ediyoruz. Genelde stoklu çalışmıyoruz ve çoğunlukla özel siparişler yapıyoruz. Mesela en son bir bey sevgilisine evlenme teklif etmek için bir defter istedi, onu hazırladık heyecanla.


Elsanatları ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bence kadınlar önemli şeyler üretebilme becerisine sahip hassas ve güçlü varlıklar fakat birçoğu ortaya çıkardıkları ürünler ya da uğraştıkları işler küçümsenir kaygısıyla yaptıklarının arkasında durmuyorlar. Ama gerçekte çok değerli işler gerçekleştirecek kapasiteye sahipler. O yüzden kendilerini ifade etmekten ve yaptıklarını sahiplenmekten çekinmemeliler.

İlk kitabımız, Ekoloji Cep Rehberi nihayet kitapçılarda yerini almaya başlıyor. İstiklal Caddesi’ndeki Robinson Crusoe ve İstikal Kitabevleri‘nde yarından itibaren, Mephisto’da ise Ocak ayından başlayarak kitabımızı bulabilirsiniz. Israrla sorun, incelemeden geçmeyin, fikirlerinizi iletmekten ise lütfen çekinmeyin.